Asperger Sendromu

Hans Asperger tarafından 1944 yılında ilk olarak tanımlanmıştır. Klinik uygulamalar sırasında Kannerin otizm tanımlamasına uyan (sosyal etkileşim ve iletişimde problem, kısıtlayıcı, idiosinkratik özellikler gösteren) vakalarla karşılaşıp fakat bunların daha sonra Kanner’in tanımından dildeki gelişim geriliği, motor bozuklukların daha fazla olması, başlangıcın daha ilerleyen dönemlerde olması gibi özelliklerden dolayı ayrıldığını saptadı. Lorna Wing (1981), bu sendroma ait yaygın özellikleri şöyle sıralamaktadır:

  • Empati azlığı
  • Uygunsuz, tek taraflı sosyal etkileşim, sosyal izolasyonla sonuçlanacak kadar az arkadaşlık kurabilme
  • Pedantik ve monotonik konuşma
  • Zayıf sözel olmayan iletişim
  • Hava durumu, tren yolu, harita gibi konu başlıklarına aşırı ilgi
  • Sakarlık ve koordine olmayan hareketler ve kötü postür
  • DSM IV Kriterleri

Aşağıdakilerin en az ikisini içeren sosyal etkileşim bozukluğu:

  • Yüz ifadesi, vücut postürü, göz teması, mimik gibi sosyal etkileşimi düzenleyecek çoklu sözel olmayan iletişim bozukluğu
  • Gelişimsel seviyesine uygun düzeyde akran ilişkisi kurmada bozukluk
  • Sosyal, duygusal karşılık verme yoksunluğu
  • Mutluluk, başarı, ilgi alanları gibi duygusal paylaşım yoksunluğu

Aşağıdakilerin en az birini içeren kısıtlayıcı, tekrarlayıcı, stereotipik hareket, ilgi ve aktiviteler

  • Yoğunlaşmak ya da odaklanmak gerektirmeyen ilgi alanlarında endişe uyandıracak bir ya da daha fazla kısıtlayıcı, stereotipik davranışlar
  • İşlevsel olayan rutin ya da rutiellere hiç esnek olmayacak şekilde bağlılık
  • Stereotipik ve tekrarlayıcı motor manevralar
  • Objelerin parçalarıyla ilgili aşırı ilgi
  • Sosyal, mesleki ya da diğer işlevsel alanlarda büyük bozukluk
  • Dil gelişiminde klinik açıdan önemsenecek bir gerilik olmaması
  • Yaşına uygun seviyede kendine bakım aktiviteleri, adaptif davranışlar ve çocukluk dönemindeki çevresel merakta ya da bilişsel gelişimde klinik açıdan önemsenecek bir gerilik olmaması
  • Diğer yaygın gelişimsel bozukluk ya da şizofreni kriterlerine uymaması

KARŞILIKLI SOSYAL İLETİŞİM BOZUKLUĞU

AS li bireyler genellikle toplumdan izole bireylerdir. Fakat her ne kadar davranışları uygunsuz olsa da diğer insanların farkındadırlar. Kendi sevdikleri, alışılmadık, dar başlıklar altında tek taraflı pedantik konuşmalar yaparlar. AS li bireyler her ne kadar yalnızlık seven bireyler olarak bilinseler de zaman zaman sosyal iletişime girmek isterler fakat bu arzu onların acemi yaklaşımlarından ve bireylerin hissettiklerine karşı duyarsızlıklarından, sözel olmayan iletişim azlığının sonucuna bağlı olarak engellenir.

Karşılıklı sosyal etkileşim azlığına bağlı olarak bu sendrom yüksek işlevsel otizmle karıştırılabilir. Otistik bireyler içe dönük, diğer kişilerle ilgilenmeyen ve onların farkında olmaya bireylerdir. Bunun tam aksine AS li bireyler sık sık diğerleriyle iletişime geçmek için isteklilerdir fakat bunu gerçekleştirme yeteneğinden yoksundurlar ve bu onlara zaman zaman acı verir.

İLETİŞİM BOZUKLUĞU

Otizmin tam aksine AS li bireyler iletişim işleviyle ilgili belirtileri yoktur. Konuşmada tipik bir belirti olmamasına rağmen, iletişim yetenekleriyle ilgili üç belirgin özellik vardır.

Ses değişmleri ve entonasyon otizmle kıyasla çok belirgin olmasa da konuşma zayıf bir prosodiye sahiptir.

Konuşma yüzeyel ya da çevreseldir (circumstantial).Zaman zaman bu bilişsel bir bozukluk gibi görünse de bu egosantrik, tek taraflı, karşılıksız konuşma özelliğinden kaynaklanmaktadır.

Bu sendromu diğer bozukluklardan ayıran özelliklerin en belirgini olan laf salatası. Dinleyicinin dinlemesi umrunda olmaksızın sevdiği nesneyle ilgili durmaksızın konuşmasıdır.

DİL VE KONUŞMA TERAPİSİ

Yaygın gelişimsel bozukluk şemsiyesindeki diğer bozukluklarda olduğu gibi AS de değerlendirme ve tedavi için çoklu yaklaşım gerektirmektedir.

Değerlendirme ve terapilere ebeveyn katılmalıdır.

Yapılan değerlendirme durumun karmaşıklığını yansıtmalıdır ve gelişimsel hikaye önemli olduğundan dikkatli bir biçimde alınmalıdır. Hamilelik, doğum, öncesi dönem, erken gelişim dönemi, özgeçmiş ve tıbbi hikaye alınmalıdır. Problemlerin başladığı zaman, motor gelişim, ilgi alanları ve ailenin tanımladığı dil problemi hikayede yer almalıdır. Çocuğun güçlü ve zayıf yönleri belirlenip terapi bunların üstüne kurulmalıdır.

AGTE testiyle çocuğun alıcı ve ifade edici dil yaşları hesaplanır.

Denver testiyle motor, dil, adaptif, kişisel ve psikolojik açıdan normlarla arasındaki fark saptanır.

İletişimi değerlendirirken sözel ve sözel olmayan iletişim (jest mimik), literal olmayan (şaka, ironi, mecaz), konuşmanın prosodisi (ezgi, yükseklik, vurgu ve perde aralığı), dili kullanım (sıra alma, karşılıklı konuşmanın kuralları, dinleyiciden gelen ipuçlarının farkındalığı), içerik, konuşmanın tutarlılığı değerlendirilmelidir.

Terapi sırasında çocuğun sevdiği aktiviteleri baz alarak oyun gibi terapi yapılmalıdır.

Milleu öğretim teknikleri üzerine odaklanılmalıdır. Çünkü bu teknik her günkü iletişim yeteneklerinin kazanılmasını içeren doğalcı bir yaklaşımdır. Bu öğretim tekniği çevresel düzenleme, karşılıklı konuşma şeklinde cevap, davranış oluşturma, değerlendirme ve planlamayı içerir. Bunları tepki isteme, bekleme süreli öğretim, fırsat öğretimi ve model olmaya odaklanılarak iletişim yetenekleri kazandırılır.

Aileyle AS li kişi tedavisinin ekip işi olduğu ve üç ayağı olduğu anlatılmalıdır. Ayaklardan biri uzmanlar, biri çocuk diğeri de ebeveyndir. Uzmanlar ise çocuk nöroloğu, psikiatrist, psikolog, DKT, özel eğitim öğretmenidir. Eğer bu ekip içinde herhangi bir eksiklik varsa aile yönlendirilmelidir.

Referans:

Klin, A., Volkmar, F., ‘Asperger’s syndrome guidelines for assessment and diagnosis’

Koning, S., ‘Social an language skills in adoslescent boys with Asperger syndrome’, Autism, 5: 1 23-26