Afazi-söz yitimi ( Maviş, 2000), beyindeki organik bir hasara bağlı olarak, dil işlevleri ve bunlar için gerekli bilişsel işlemlerdeki bozukluk olarak tanımlanır. Afazi dilin içeriği veya anlamında, dil yapısı veya formunda, dil kullanımı veya fonksiyonunda ve dil için gerekli bilişsel yetilerde(ör: tanıma, anlama , bellek ve düşünme.) azalma ve bozulmayla karakterizedir. Bu bozukluk kendisini dinleme, konuşma, okuma ve yazma (her birisindeki bozulma eşit olmak zorunda olmamaktadır) işlevlerinde gösterir. ( Chapey)
1.1 Afazi Kuramları
İkinci dünya savaşı sırasında modern afazi kuramları gelişmeye başladı. Temellerini dilbilim, davranışsal ve bilişsel psikolojiyi de içeren farklı yaklaşımlardan alan bu kuramlar belirli isimler altında toplandı. Bu kuramları temelde afazinin doğasına bakış açıları ve terapi süreçlerindeki izledikleri yöntemler açısından inceleyebiliriz.
1.1.1 Didaktik Kuram (İng)
Bu yaklaşıma göre terapi hasarlanmış bilginin yerine konmasıdır. Yaklaşımı benimseyenler terapilerin kuramsal alt yapısına gerek olmadığını düşünür. Afazili bireylerde belirli bir problem varsa belirli bir terapi uygulanmalıdır. Braun 7 farklı afazi tipi için egzersiz programı belirlemiştir (Braun 1973). Terapilerde kullanılan egzersizler kolaydan zora göre planlanmıştır. Lhermitte ve Ducane dilin tekrar-eğitiminin egzersizlerinin dilbilimsel yapı içermediğini, konsantrasyon, dikkat ve koordinasyonu arttırmayı amaçladığını söylemişlerdir (Lhermitte ve Ducane 1965). Dilin teKrar-eğitiminin en az iki temel amacı vardır: leksikal bilgiyi geri çağırma ve bağlama uygun dili ve iletişimi geliştirmedir. Bu yaklaşım kuramsal alt yapısının yetersiz olmasından dolayı eleştirilmiştir.
1.1.2 Davranış Değiştirme Kuramı (İng)
Bu yaklaşım Skinner’ın edimsel koşullanma kuramından köken alır. Bu yaklaşımda sözel davranışın pekiştirilmesi ve şekillendirilmesinin önemi üzerinde durulur. Yaklaşıma göre, beyin hasarı, örtük ve açık yanıtları organize etme yeteneğini düşürür. Terapist, bu azalmış yeteneği öğretme yöntemlerini kullanarak geliştirmeyi hedefler. Davranış değiştirme yaklaşımı bir terapi yöntemidir fakat bir kuram değildir; bize terapinin nasıl yapılması gerektiğini belirtir fakat terapide ne yapılacağını söylemez.
1.1.3 Uyarma Kuramı (İng)
Bu yaklaşımın iki temel unsuru vardır, bunlar: 1) işitsel uyarım 2) Terapist tarafından elde edilen istemsiz yanıtlardan yola çıkılarak istemli ve uygun konuşmaya doğru dili geliştirme. Bu yaklaşımın öncü terapistlerine göre, afazi terapisi öğretme değil uyarımdır. Uyarımla dil yetisi iyileşir veya açığa çıkar, yani tekrar öğrenilmez. Terapiler belirli dilsel bozukluğa yönelik özel terapi teknikleri olmaktan çok hastaya göre olmaktadır, yani hastanın istek ve gereksinimleri terapiye yön vermektedir. Daha sonraları yaklaşım gelişme gösterdikçe dilsel temelli yaklaşımdan çok iletişim temelli bakış açısı terapilere yön vermiştir. Schuell tüm afazili bireylerde sadece afazinin şiddet boyutunun değerlendirilebileceğini öne sürerek afazi türlerine özel bir terapiyi reddetmiştir(1965). Tüm afazili hastalarda yoğun işitsel uyarma ve yanı sıra görsel uyarmayı temel terapi yöntemi olarak kullanmıştır. Uyarma yaklaşımı, kurama olan güvensizlikten ve yöntemin ayrıntılı deneysel testlerle destekleyemediğinden kabul görmesi zor olmuştur.
1.1.4 Fonksiyonların Tekrar Organizasyonu Yaklaşımı (Rus)
İkinci Dünya Savaşından sonra doğu Avrupa ve Sovyetler birliğinde baskın bir yaklaşım olarak tanımlanmıştır. Bu yaklaşım dil yetisini birbirlerinden bağımsız fizyolojik alt sistemler olarak görmüştür. Kuramsal yapısı Aleksander Luria ve arkadaşlarının geliştirdiği model ile yakından ilişkilidir; kuramı, öğrenmenin, ‘sağlam kalmış alt sistemleri kullanarak, hasar görmüş yolun by-pass edilmesiyle’ olabileceği görüşüne dayandırır.
1.1.5 Pragmatik Yaklaşım (İng)
Pragmatik yaklaşım, dilbilimciler arasında pragmatik bilgiye ( kullanım bilgisine) olan meraktan doğmuştur. Diğer yaklaşımlara göre terapide kökten değişimleri içerir. Bu yaklaşıma göre, afazili bireyler iletişimde daha aktif katılımcı ve yöntem geliştirebilen bir role sahiptir. Bu yaklaşıma göre afazili bireylerin potansiyelleri kısıtlanmıştır. Terapide amaç, bozulmuş dilsel becerileri desteklemek için diğer bilgi kaynaklarını da etkili olarak kullanmaktır. Yapılan terapi çalışmaları da bu görüşü desteklemektedir; hastaların dilsel becerileri değişmezken, rol almadaki iletişim becerilerinde gelişme görülmüştür.
1.1.6 Neo-Klasik Kuram (İng)
Klasik lokalizasyoncu yaklaşım 1960’larda Bostonda bir grup çalışmacı tarafından geliştirilmiştir. Bunlardan en önemlileri Harold Goodglass ve Norman Geschwind’ tir. Broka , Wernike ve Anomik afazileri tekrar keşfetmişler ve kondüksiyon afazisinin daha önce belirtildiği gibi seyrek görülmediğini iddia etmişlerdir. Boston yaklaşımı, hastanın spontan konuşmasına göre, afazileri temel olarak, akıcı(post rolandik lezyon) ve tutuk (pre rolandik lezyon) olarak ayırmaktadır. Chomsky’nin de etkisiyle sendromları hem lokalizasyon hem de dilsel seviyedeki bozulma temelinde incelemişlerdir. Örneğin Broka afazisini alıcı ve ifade edici dildeki sentaktik bozulma ve frontal lobun alt bölümündeki lezyon ile tanımlamışlardır. 19. yüzyıldaki öncülerine göre, Boston yaklaşımı bireylerin performans farkları yerine, afazi gruplarının birbirlerinden farkına önem vermiştir. Bu yaklaşıma göre afazili bireyler grup içinde birbirlerinden farklı özellikler taşıyabilirler fakat farklı görevlerde nitel olarak benzer şekilde davranırlar. Neo-klasik yaklaşımı benimseyen terapistler, ‘afazinin’ dil yetisinin kaybından çok dile erişim ve onu kullanmadaki sorun olduğu düşüncesini desteklerler. Genel terapi yaklaşımı, uyarmadır fakat bu tanısal olarak ayrılmış her grup için özeldir. Bu ayrım, dilsel bozukluğun düzeyi ve lezyonun lokalizasyonu ile oluşmaktadır. Uyarımın türünü, grupların nörolinguistik performansından elde edilen bilgi belirler. Boston ekolünün terapi metodu geliştirmedeki en büyük katkısı, korunmuş becerilerin(şarkı söyleme, jest-mimikler, istemsiz sözceler vb..) dilsel performansı desteklemede kullanılması olmuştur.
1.1.7 Nörolinguistik Kuram (Ger-Fr)
Fransa ve Almanya’da 1970’lerde başlayan bu yaklaşım, afaziyi karmaşık dilbilimsel kuramlarla açıklamaya çalışmıştır. Yaklaşım nörolojik kökenli dil bozukluklarını ‘ dilsel tipoloji’ ile açıklamaya çalışmaktadır. İkinci olarak dilbilimsel tipolojiyle beyindeki hasar yerini karşılaştırarak yeni bir nörolinguistik sınıflama yapmaktır. Yaklaşım, afaziyi daha önceki yıllarda yayınlanmış temel bazı dilbilimsel kavramların ışığında yorumlar. Bu kavramlara Chomsky’nin edim ve edinç’i arasındaki ayrım( Chomsky, 1957), dilin çok katlı yapısı ve dilin dizisel ve dizimsel ilişki eksenindeki organizasyonu da girer( Jakobson, 1956).
1.1.8 Kognitif Nöropsikolojik Yaklaşım (İng)
İlk olarak bu yaklaşımda afazili hastaların yakınmaları, normal bireylerden laboratuvar şartlarında elde edilen işlemleme modelleri üzerinde gösterilir. İkinci olarak bu yaklaşımda, sistemin bir yada birden fazla parçasında bozukluk olsa bile diğer kalan parçalar normal olarak çalışırlar( Topbaş, S. Maviş, İ.). Üçüncü olarak kognitif nöropsikolojik yaklaşımını benimseyenler verilerini her bir birey için ayrı toplarlar. Onlara göre her bir hastanın dilsel becerilerini anlayabilmek için sistemlerinin sağlam kalan ve bozulmuş bilgi işlemleme parçalarına bakılması gerekmektedir. Dolayısıyla bu yaklaşım hasta gruplarını kullanmaz, fakat hastaları nitel olarak sınıflandırabilirler. Dördüncü olarak, bu yaklaşım afazi sendromlarını kabul etmese de beyindeki hasarın lokalizasyonunu da açıklayıcı olarak kullanmaz. Bunun yerine hastaları bilgi-işlemleme norm modellerine göre açıklar. Kognitif nöropsikolojik kuramlar alıcı ve ifade edici dilin bilgiyi işlemesini şemalar halinde gösterir. Lokalize beyin hasarları bir veya birden fazla modülde seçici hasar yapar; yani, o bölgeye ait tüm modüllerde hasar yaratmaz. Bu bakış açısına göre, beyindeki dil lokalizasyonu, uygun alıcı ve ifade edici dil modelleri yaratıldıktan sonra geliştirilebilir; Bu yüzden lokalizasyon ikinci planda olmalıdır. Beşinci olarak, bu yaklaşım, hastanın performansını etkileyen psiko-linguistik değişkelere ve hastanın yapmış olduğu hata çeşitlerine önem verir.